Kılıç Elektrik
Eriş Organizasyon (Sol 3)
Ata Fırın
Yaman Teknik (Sol 6)
Tonguçlar (Sağ 1)
Dinç Mühendislik Masaüstü
Naturel Piknik (Sağ 3)
Dönmez İnşaat (Sağ 4)

Röportaj

Yelkencioğlu Konağı, Kandıra tarihini yaşatacak

Kandıra’nın başarılı iş adamlarından Teoman Yelkencioğlu, 160 yıllık Yelkencioğlu Konağı’nı Kandıra’ya bağışlayacaklarını ve bu konakla Kandıra tarihini yaşatacaklarını ifade etti.

10 Şubat 2016 Saat: 11:45
YORUM YAPTavsiye EtYazdır

Bu haber 9.994 kez okunmuştur

Yelkencioğlu Konağı, Kandıra tarihini yaşatacak
Yelkencioğlu Konağı, Kandıra tarihini yaşatacak

Kandıra’nın başarılı isimlerini kaleme aldığımız yazı dizimizin bu haftaki konuğu Kandıra eski belediye başkanlarından Niyazi Yelkencioğlu’nun torunu, İsmet Yelkencioğlu’nun oğlu Teoman Yelkencioğlu. Başarılı iş adamı Teoman Yelkencioğlu İstanbul Mecidiyeköy’de yabancı şirketlerin Türkiye mümessilliklerini yapıyor fakat Kandıra’dan hiç kopmamış bir isim. Geçtiğimiz yıllarda Yelken Sineması’nı modern bir şekilde yenileyerek Kandıra’ya kazandıran Yelkencioğlu, bu günlerde 2 kardeşi ile birlikte doğup büyüdükleri konağı Kandıra’ya bağışlamak için gerekli işlemleri yürütüyor. Teoman Yelkencioğlu ile yaptığımız keyifli söyleşide bu konakla ilgili ve Kandıra’nın tarihi ile ilgili önemli bilgiler edindik. Sizleri sohbetimizle baş başa bırakıyoruz;

Öncelikle sizi tanıyalım… Teoman Yelkencioğlu kimdir?

Ben öncelikle bir Kandıralıyım. Niyazi Yelkencioğlu’nun torunu, İsmet Yelkencioğlu’nun oğluyum. 1937 yılında Kandıra'da doğdum. İlkokulu Kandıra'da bitirdim. Kandıra'da ortaokul olmadığı için babam beni diğer kardeşlerim gibi İstanbul'a gönderdi. Ortaokulu ve liseyi İstanbul’da bitirdim. Liseyi İstanbul’un en iyi lisan eğitimi veren English High School Erkek Lisesi’nde bitirdikten sonra Almanya'ya gittim. Neden Almanya diye sorarsanız Almanya o zamanlar harptan yeni çıkmış ama yabancılara kucak açan, üniversiteleriyle meşhur olan bir memleketti. Oraya gittiğimde ziraat mühendisi olmak istiyordum. Çünkü dedelerimizden kalma büyük arazilerimiz vardı. Kandıra'da büyük modern bir çiftlik açmayı düşünüyorken Almanya Darmstadt ve Mannheim Üniversiteleri’nde işletme mühendisliği okudum.

45 YILDIR MÜMESSİLLİK YAPIYOR

Bu sırada 10 yıl Almanya’da kaldım. Gece çalışıp gündüz okula gidiyordum.  Orada büyük ilaç firmalarında bahçıvanlık yaptım. Çamaşırhanede çalıştım, şoförlük yaptım. Almanya'dan dönerken zannediyorduk ki Sabancı’lar Koç’lar bizi kapıda karşılayacak. Ama tabi öyle olmadı. İstanbul'da bir yabancı şirketin Türkiye mümessillik bürosunu açtım ve 46 yıldır sadece Avusturya değil Almanya ve İtalya'daki büyük firmaların Türkiye'deki mümessilliklerini yapıyorum. Mecidiyeköy'de çocuklarım Mete ve İhsan ile birlikte işimizi devam ettiriyoruz.

İşiniz İstanbul’da olsa bile Kandıra’yı çok sık ziyaret ediyorsunuz… Bir nevi Kandıra’dan kopamıyorsunuz diyebilir miyiz?

Tabi… Kandıra benim için çok özel ve çok değerli bir ilçe. Kandıra hasretimiz bitmedi, halen devam ediyor. Yaklaşık 46 yıldır İstanbul'da mümessillik yapıyorum. Ancak Kandıralı olmak bir ayrıcalıktır bunu hepimiz biliyoruz. Kandıra'da doğan ve Kandıralıyım diyen herkesin bu ilçeden kopmaması lazım. Bu ilçeden profesörler, başbakanlar, bakanlar, milletvekilleri çıkmış. Hiçbiri de Kandıra'yı unutmamıştır. Bizim de onları sık sık anmamız lazım.

Geçtiğimiz yıllarda Yelken Sineması’nı daha modern bir şekilde dizayn ederek Kandıra’ya kazandırdınız. Sinemanın tarihiyle ilgili bilgi verir misiniz?

Yelken Sineması 1945 yılında kuruldu. Eskiden tüm gençlerin ve ailelerin birlikte olduğu beraber vakit geçirdiği bir sinemaydı.  Sünnetlerde, düğünlerde hep Yelken Sineması’nda toplanırlardı. Onun için Yelken Sineması’nın Kandıra için ayrı bir değeri vardır. Eskiden şu andaki mevcut binasında bahçe sineması vardı. Daha sonra 1955 yılında kapalı bir sinema haline getirdik. Sonrasında ise sinemamız kundaklandı. Tabii bu durum bizim içimizi de yaktı. 1978 yılında sinemayı yeniden aktif hale getirdik. 2013 yılında ise tamamen yenileyerek modern bir görünüme kavuşturup Kandıra halkının yeniden hizmetine açtık.

Spora da ayrı bir ilginiz olduğunu biliyoruz. Bu ilgi nasıl başladı?

Kandıralı olan ancak benim gibi okul nedeniyle Adapazarı'nda İstanbul'da veya farklı illerde yaşayan Kandıralılarla yaz aylarında bir araya gelip bir futbol takımı kurmuştuk. Adı Kandıra Gençlerbirliğispor’du.  Takımımızın rengi de yeşil kırmızıydı. Namazgâh’ta futbol oynardık.  Tabii kale bulamazdık. Ben rahmetli dedemi ikna ederek bizim bahçeden kalasları alır kale direği yapardık. Kale direklerini muhafaza etmek için orada bir de bekçi bulundururduk. Sahanın ortasından yol geçerdi. Gençlerbirliği iyi bir takımdı.  Daha sonra Kocaeli’ye transfer oldum. 1975 yılında Marmara Yelken Kulübü’nde 7 yıl yönetim kurulu başkanlığı, 4 yıl denetim kurulu üyeliği ve 8 yıl üyelik yaptım. Sporturist A.Ş.’de 1993-2009 yılları arasında yönetim kurulu başkanlığı yaptım. Moda Deniz Kulubü’nün 1978 yılından bu yana üyesiyim. Türkiye Açıkdeniz Yarış Kulübü’nün 1991 yılından bu ayan üyesiyim. Türk Yelken Vakfı’nın kurucu mütevellisiyim ve 2013’den bu yana yönetim kurulu başkanlığını yürütüyorum. TURMEPA Deniztemiz Derneği’nin 1994 yılından bu yana üyesiyim. 1996-2004 yılları arasında Karadeniz Yat Rallisi Tertip Komitesi üyesiydim. 1997’den bu yana İzmit Yelken Kulübü üyesiyim. 1998’den bu yana Ataköy Marina Yacht Clup üyesi ve 2003’den bu yana Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi üyesiyim.

Sivil toplum kuruluşlarındaki aktif rolünüz sanırım spor alanıyla kısıtlı değil…

Eğitim alanında da birçok dernekte aktif çalıştım. 1960-1962 yılları arasında Darmstadt Türk Öğrenci Derneği’nin kurucu ve yönetim kurulu üyeliğini yaptım. 1962-1964 yılları arasında Mannheim Türk Öğrenci Derneği’nin kurucusu ve eski başkanlığını yaptım. 1962-1963 yılları arasında Almanya Türk Öğrenci Federasyonu eski başkanlığını, 1963’de Avrupa Türk Öğrenci Konfederasyonu kurucu ve yönetim kurulu eski üyesiyim. 1997 yılında Almanya Türk Akademisyenler Kuruluşları Derneği Kurucu üyesiyim. 1986-1989 yılları arasında Kadıköy Anadolu Lisesi Eğitim Vakfı Kurucu ve yönetim kurulu üyesiydim. 1993-1996 yılları arasında High School’lular Derneği kurucusu ve başkanlığı yaptım. 1994-2014 yılları arasında Türk-Alman Dayanışma ve Eğitim Vakfı kurucusu ve başkanlığını yaptım. 1997’de Türk Eğitim Vakıfları Dayanışma Derneği’nin kurucu üyeliğini, 2006 yılına kadar genel sekreterliğini ve halen yönetim kurulu üyeliğini yapıyorum. Türk-Alman Kültür İşleri Kurulu üyesi ve 2006 yılından bu yana deneticisi olarak görev yapıyorum. Ticari yaşantımda ise 1970 yılından bu yana muhtelif yabancı şirketlerin Türkiye Mümessili ve Distribütörü’yüm. 1971 yılından bu yana İstanbul Ticaret Odası üyesiyim. 1997-2006 yılları arasında Alman-Türk Ticaret ve Sanayi Odası yönetim kurulu üyeliği ve 2006-2009 yılları arasında yönetim kurulu başkanlığı yaptım. 20 Şubat 1997’de Avusturya Devleti Altın Liyakat Madalyası ödülüne ve 4 Mart 1997’de Almanya Federal Cumhuriyeti Altın Liyakat ve Başarı Madalyası ödülüne layık görüldüm.

Yelkencioğlu ailesi Kandıra’ya daima yenilik getiren bir aile olarak tanınıyor. Kandıra’nın tarihi veailenizin geçmişi ile ilgili bilgi verebilir misiniz?

Bu konuda bizim bir eksiğimiz var. Kandıra’nın tarihi ne yazık ki yazılmamıştır. Herkes bildiği duyduğu şekilde Kandıra tarihini yazmak durumunda kalmıştır. Ama bu da kâfi değildir. Biz Yelkencioğlu ailesi olarak 160 yıllık bir aileyiz. O günden bu yana da Kandıra'ya bir şeyler verebilmenin derdindeyiz. Örnek vermek gerekirse biz ilkokula giderken Kandıra'da elektrik yoktu, gaz lambalarıyla ders çalışırdık. Dedem Niyazi Yelkencioğlu Kandıra’ya jeneratör getirmiş, halen sinema binamızda duruyor. Kandıra’ya ilk elektriği getiren İsmet ve Ümit Yelkencioğlu kardeşlerdir. Kaymakamın evine, makamına, belediye başkanının evine ve makamına, ana caddelere, çarşıya, bizim eve, hamama ve sinemaya elektrik getirdi. Sadece akşamları 18.00 ve 23.00 arası çalışıyordu. 40’lı yıllardı. Kandıra’ya ilk otomobil 1929 yılında bizim ailemiz tarafından getirildi. O zamanlar biz dünyada yoktuk ancak babamlar otomobillere çok meraklıymış. Sonra gramafon getirdiler. Bizim Kandıra’daki bakkal dükkanında gramafon vardı ve tüm çarşıya yayın yapılırdı. Herkes yeni çıkan plakları bizim bakkalın önünde toplanır, dinlerdi. Akşamları da sinemada yeni plaklar dinlenirdi. Akşam saat 20.00’de sinema varsa herkes bir saat önceden gelir plak dinlerdi.

EN BÜYÜK GELİR KAYNAĞIMIZ ODUN TİCARETİYDİ

Dedem Niyazi Yelkencioğlu ve babam İsmet Yelkencioğlu belediye başkanlığı yapmıştı. İkisi de belediye başkanlığı maaşlarını hiç almadılar. Bağış yaptılar. Kandıra’da 3 tane ana cadde vardı. Manifaturacılar çarşısı, demirciler çarşısı ve bakkalların kasapların ve lokantacıların olduğu cadde vardı. O caddede bizim alışveriş merkezi gibi büyük bir dükkanımız vardı. İçinde saatten pastırmaya bisikletten manifaturacılığa kadar her şey vardı. Odun ticareti yapardık. Hatta ailemizin en büyük gelir kaynağı odun ticaretiydi. Biz 5 kardeşiz. Amcamın da 4 çocuğu vardı. Bir de halamın oğlu ile birlikte 10 kişinin öğrenim masraflarını karşıladılar. Hepimiz okuduk üniversiteleri bitirdik. Kolay değildi. Yazın hepimiz Kandıra’ya döndüğümüzde dükkanlarda çalışırdık. O dönemler insanlarla temasımız yoğunlaştı. Özellikle çarşamba günleri dükkanlarımız tıklım tıklım dolardı. O zaman verilen malların karşılığında senet yapılmazdı. Babam ve amcam da gönlü ferah insanlardı.

Onlardan çok şey öğrenmiş olmalısınız…

Kandıra’ya bağışlayacağınız Yelkencioğlu Konağı’nın tarihi nedir?

Kandıra Yelkencioğlu Konağı olarak müze şekline getirmek istediğimiz evde yaklaşık 15 kişi yaşıyorduk. Babam, dedem, amcam hep beraber bir evde oturuyorduk. Dedemin Kurtuluş Savaşı Anıları diye bir kitabı var. Orada ev ile ilgili her şey yazıyor. Bu ev Kurtuluş Savaşı zamanında düşmanların yani İngilizlerin, Yunanların kullandığı bir konakmış. İngilizler hastane olarak kullanmışlar bu evi. Çünkü Kandıra’da en büyük ve en sağlam bina orası olarak görünmüş. Dedem Niyazi Yelkencioğlu bize anlatırdı. Kandıra’yı kurtuluş senelerinde adeta bir iskan şekline getirmişler. İstanbul’dan gelen silahlar hep Kandıra’dan geçermiş. Geçmesine yardımcı olan da Kandıra’da ismi geçen hatırı sayılan Niyazi Yelkencioğlu’dur. Dedem Türkiye’nin kurtuluşuna katkıda bulunmuştur. Onun için büyüklerimizi buradan anmak isterim.

160 YILLIK BİR GEÇMİŞİ VAR

Konağın 30 dönümlük büyük bir bahçesi vardı. Olmayan meyve ve sebze yoktu. Biz çiçeklerin meyvelerin sebzelerin isimlerini o evde öğrendik. O bahçede sofrayı oturduğumuzda en az 15 kişi sofrada olurdu. Evin 160 yıllık bir geçmişi var. Biz küçükken İstanbul Valisi, bakanlar, kaymakamlar, başbakan yardımcıları ziyarete gelirlerdi. Çünkü Kandıra'da dışarıdan gelecek olan kişileri ağırlayacak bir yer yoktu. Dedem o evde büyümüş. 3 kattan oluşan bu konakta 8 tane oda var. Kardeşlerimizle birlikte bir araya gelerek bu konağı yaşatmamız gerektiğine karar verdik. Kaymakamımızla protokol imzaladık. Eski kaymakamlardan Hamza Erkal bize bu teklifi sunduğunda çok mutlu olmuştuk. Üç kardeş bu konağı Kandıra’ya hibe etmek istiyoruz. Kandıra halkı bu Konak'ta tarihini yaşayabilir. 

Birçok dernekte aktifsiniz. Peki Kandıralılar Derneği veya bir başka dernekle Kandıra’yı desteklemeyi düşünmüyor musunuz?

Sevdiğimiz saydığımız ağabeylerimizin kurduğu bir Kandıralılar Derneği var. Ben onları her gördüğümde diyorum ki Kandıra'nın başka bir tadı başka bir özelliği vardır. Sizler bu özelliği tam yaşatamıyorsunuz. Kocaeli Kandıralılar Derneği olarak sadece İzmit'te değil Kandıra'da da bazı etkinlikler yapmalısınız. Her zaman diyorum sinema açık, gelin konferans verin, konserler yapın, tiyatro yapın, eğitim verin ama hala bekliyorlar, gelmiyorlar. Bu konuda onlara biraz sitem ediyorum. Biz Kandıra için yapılacak olan her türlü yeniliğin arkasındayız. Zaten Kandıra’ya olan yatırımlarımız devam ediyor. Kandıra bizim için çok önemli ve ayrıcalıklı bir yere sahip.

Kandıra’nın gelişmesi ve hak ettiği konuma gelmesi için yetkililere önereceğiniz bir fikriniz var mı?

Biz uzun bir zaman Kandıra'da neler yapılabilinir diye birkaç seminer yapmıştık ve bu seminerlerde gördük ki denenmiş şeylerin taklidini yapmak Kandıra’yı bir adım öne götürmedi, götürmeyecek. Kandıra'nın kurtuluşu düzenli ve modern bir şekilde sahillerin düzenlenmesi ve gelecek turistlere imkân yaratılması ile mümkün. Yabancı yatırımcılar Türkiye'ye geldiklerinde ben nerede yatırım yapabilirim diye düşündüklerinde ilk önce altyapıya bakıyor imkân var mı diye. Kandıra'nın sahilleri bulunmaz bir mekân. Burada yetkililerine düşen en büyük görev Kandıra sahillerinin alt yapı sıkıntısını çözmek ve Kocaeli'nin Kandıra bağlantısını iyi yapmanın yolunu bulmak. Karadeniz'e ve Kocaeli'ye hizmet verecek bir liman yapıldığı takdirde hem Marmara'ya hem de Karadeniz'e Kandıra üzerinden bir bağlantı kurabilirsiniz. Kandıra'da her türlü imkan var. Yatırım yapan da var ama yatırımı yapan denenmiş şeyleri yeniden deniyor hata burada.

Son olarak neler söylemek istersiniz?

Ben Kandıra’yı çok seviyorum ve fırsat buldukça gelip burada huzur buluyorum. Kandıra’dan hiç kopmadım. Burada olan bitenleri, vefat edenleri, yapılan yenilikleri çalışanlarımdan haber alıyorum. Geçmişimle iftihar ediyorum. Geriye ne bırakırsam bu beni ileride anacaktır diye düşünüyorum. Tüm dostlarıma ve Kandıra halkına selamlarımı iletiyorum.

 

       

YORUMLAR

Bu Habere Yorum Yapılmadı. İlk Yorumu Siz Yapmak İster misiniz? 
Lütfen Resimdeki kodu yazınız
 

Kandıranın Sesi, Haberin Doğru Adresi Tavsiye Formu

Bu Haberi Arkadaşınıza Önerin
İsminiz
Email Adresiniz
Arkadaşınızın İsmi
Arkadaşınızın E-Mail Adresi
Varsa Mesajınız
Güvenlik KoduLütfen Resimdeki kodu yazınız
Yukarı ↑